
FİLMİN KÜNYESİ
Yapım :1985 (ABD , BREZİLYA)
Tür : Dram, politik
Süre : 120 dakika
Yönetmen :
Hector BABENCO
Oyuncular : William
HURT
Raul JULİA
Sonia BRAGA
GÖRÜNTÜSEL ANLATIM
Filmde, askeri
diktatörlük rejiminin hüküm sürdüğü yıllarda
(1970 yıllar) Brezilyada aynı dar ve iğrenç hapishane hücresini paylaşan
solcu militan eylemciyle ( Raul Julia, Valentin Arregui rolünde), apolitik gibi
görünen romantik eşcinselin ( William Hurt, Luis Molina rolünde) dokunaklı
ilişkileri anlatılıyor. Başlangıçta hiçbir ortak noktası yokmuş gibi görünen
ayrı dünyalara ait bu iki insanla işkence ve baskının hüküm sürdüğü bir
faşist Güney Amerika ülkesinin portresi
çizilmiş.
Film
Luis ile Valentin arasındaki diyaloglarla başlıyor. Başlangıçta Luis’i hiç
sevmeyen ve onun anlattığı dünya görüşlerine aykırı melodramlarını dinledikçe
sinirlenen Valentin’in zamanla sinirinin yerini garip bir bağ alıyor.
Luis’in
anlattığı melodramla yavaşlayan tempo, hapishane müdürünü şartlı tahliye
karşılığında Luis’den hücre arkadaşı hakkında ajanlık ispiyonculuk yaptırma
çalışmalarıyla oluşan entrikalarla artıyor.
Valentin
sağlam, sert bir muhalif devrimci asla uzlaşmaya yanaşmıyor ağzından laf almak
mümkün değil. Cuntanın çirkin yüzünü
temsil eden ceza evi yönetimi Molina’yı Valentin’in ağzından laf alması için
aynı hücreye koyuyor. Başörtüleri takıyor, en efeminen halleriyle hücrede
dolaşıyor. Laf alabilmek için arayı iyi tutmak için her şeyi deniyor. İkili
arasında keyifli diyaloglar var Molina ilginç filmler anlatıyor.
Nasyonal-Sosyalist Nazi partisinin üyesinin damalı haç üniformalı subaylar bol
bol eğlence içinde bu filmlerde. Valentin bu hikayeleri çok sert eleştiriyor.
Valentin hücresinde ceza evi müdürleri tarafından rahat bırakılmayacağının
farkında. Özgürlük düşünden güç buluyor. Her türlü işkenceye direniyor. Ne etik
ne de siyasal açıdan çözülüyor. Güzel anlamlı ve özgür bir dünya için ruhunu
bedenini insanlığın yararına sunmuş bir durumda. İşkencelerle tahrip edilmiş
bir halde bir homoseksüelle aynı hücrede bulunmaktan dolayı çok rahatsız. Bu
siyasal açıdan çözülmeyen işkencelere dayanan Valentin’in ahlaki açıdan çözerek
bilgi almak gibi bir beklentiyle Molina’ya özgürlük vadederek görev verirler.
Hapishane yönetiminin içine kapanık sert yapılı devrimciyle homoseksüelin
cinsel ilişkiye girip çözüleceği ve konuşacağı beklentisi tersine döner.
Ataerkil yanları ağır basan Valentin etik çöküntü yaşayacak tarzda değil
siyasal direnişi güçlendirecek tarz da değişime uğrar. İkili arasında ortaya
çıkan aşk devrimciyi ne etik açıdan ne siyasal açıdan çözer özgürleştirici
özelliği olan aşk ataerkil kişiliği yeniden yapılandırıp yenilenmesine yol
açar. Eskiye oranla daha esnek daha canlı ve duyarlı özellikle kazanan Valentin
yoğun işkencelere baskılara da eşcinselin yardımıyla daha güçlü direnmeye
başlar.
Hapishane yönetimi Valentin’den haber alıp
sızdırması, ispiyonlaması şartıyla Molina’ya dışarıya çıkma, dışardan hapse
yiyecek içecek getirebilme olanağı verir. Giderek Valentine aşık olmaya
başlayan Molina; bu fırsatı çok iyi değerlendirir. Bilinçli olarak Valentin’den
öğrendiği birkaç zararsız bilgiyi yönetime aktararak bu fırsattan faydalanır.
Böylece sevgilisinin kendisini toplamasına iyileşmesine yardım eder ona yiyecek
getirtip sağlığını düzeltir. Altını temizler, kirlilerini yıkar onu bir anne
gibi sarıp sarmalar.
Valentin
ona pek bilgi vermez hatta sevgilisi Marta’nın adını tesadüfen öğrenir.
Valentin polislerin onun ağzından laf alabilmek için revire falan giderse
morfinle onu konuşturmaya çalışacaklarının farkında olduğu için revire bile
gitmez hastalandığı, Martanın adını sayıklar. Molina böyle öğrenir. Valentin
marta hakkında konuşmanın onu tehlikeye sokacağını bildiği için gizli tutmayı
tercih etmiştir. Aralarında başlayan garip yakınlaşma yüzünden anlatır, eskiden
onunla sevgili olduğunu işkenceler sırasında ne zaman ölüme yaklaştığını
düşünse marta sayesinde tüm o dayanılmaz işkencelere katlanabildiğini anlatır.
Marta’nın, üst sınıftan katıksız bir burjuva olduğunu, her şeye sahip olduğunu (Özgürlüğe. Eğitime, Paraya ) söyler.
Marta’yla yaşarken ikinci bir hayatının olduğunu ondan sakladığını anlatır,
Marta’ya hayatının diğer bölümünü anlatınca kadının ondan davasından
vazgeçmesini istediği ve onunda arkadaşlarının her gün kaybolduğu bir ülkede
hiçbir şey yapmadan duramayacağını anlatır. Marta’da “Gidersen tekrar gelme”
diyerek ondan ayrılır.
Valentin
Molina’nın ona çok nazik ve anlayışlı davranması ve ilgisi ile kendi hayatı
hakkında bir şeyler paylaşmaya başlar. Gazeteci, olduğunu her gün yasadışı
tutuklamaların işkencelerin yapıldığını insanların fikirlerini özgürlüklerini
kısıtlamaya çalıştıklarını onun tüm bunları yurtdışına sızdırdığını söyler. Tek
amacının gerçek mücadelenin yaşayan bir üyesini bulup onunla röportaj yapmak
olduğunu söyler bu amaçla tanıştığı bir profesöre pasaportunu vererek onun
yurtdışına çıkmasına yardım ederken tutuklanır örgütün adını üyelerinin kimler
olduğunu öğrenmek için işkenceye maruz kalır.
Artık
Valentin Molinayı antipatik bulmuyordur. Onu komik bulmaz, sinirlerini bozmaz,
midesini bulandırmaz. İdeolojik açıdan uyumsuz siyasal konumları birbirinden
farklı ama aynı cins iki insan arasında belki de aşka yol açacak empati
oluşmaya başlar. Birbirlerinin bakış açılarını görebilirler, anlamaya
çalışırlar
Bu durum beraberinde karşılıksız sevmenin
kendisini şartsız olarak başkasına sunabilmenin gerektiğinde sevgilisi için
yaşamanı gözden çıkarabilmenin duygusal zemini hazırlar bir çeşit aşk oluşur.
Bu durumdan şüphelenen yönetim Molina’yı daha sıkı takibe alır. Molina önceleri
ispiyonculuğu kabul eder hatta onu şüphelendirmemek için zehirli yemeği yer.
Molina’yı sığ düşünmekle suçlayan Valentin ilerleyen karelerde filmleri merak
eder hale gelmiştir. Molina Valentin’in hastalandığı zamanlarda acısını
unutturup bir nebze olsun rahatlatabilmek için filmleri kullanır.
Hapishaneye
yeni getirilen başına çuval geçirilmiş bir eylemciyi görünce “Faşist katiller!”
diye bağırıp öfkesini Molina’dan çıkartır. Molina bir kadın gibi hissettiği
için yaşadığı şiddete ağlayarak karşılık verir. Bu öfke nöbetlerinden birinde
Valentin’in suçlamalarına “Böyle bir çukurda neden gerçekleri düşüneyim? Neden
karamsar olayım?” diyerek içinde yaşadıklarını anlatmaya çalışır. Bu ortamda
yaşamak zorunda kalmış, toplumsal açıdan, ruhsal açıdan, fiziksel açıdan çok
şiddet görmüş bir insanın, böylesine kötü bir ortamda sağlıklı kalabilmek için
hayal gücünü kullanıp iyimser olmayı tercih ettiğini, böylece bu kötü durumu
lehine çevirdiğini ifade etmektedir. “Neysem oyum…” cümlesiyle Molina
kişiliğinin, bedeninin, düşüncelerinin, hislerinin, kadın olduğunu kimse için
değişmeyeceğini onu böyle kabul etmek gerektiğini vurgular. Molina’nın
hayalindeki filmde Nazi subaya aşık olan ve subay tarafından Nazilerin iyi
insan olduklarına inandırılan kadının öyküsünde Molina erkek rolünde görünür.
Siyah beyaz turuncu tonlarda çekilen bu filmde bazı nesnelerin kırmızı renkleri
gösterilir. Örneğin şarkıcı kadının dudağı, nazi subayının kolundaki damalı haç
kolluğu gibi. Kırmızı tehlikeyi simgeler. Kadını etkileyebilmek için dünyadaki
seçkin tabakaların köleleştirmek için yarattığı sahte kıtlıkları gösteren
slaytları izlettirir. Misyonunun insanlığı adaletsizlikten ve kölelikten
kurtarmak olduğunu söyler. Filmi gerçekteki aşka gönderme yapmak için anlatır.
Filmdeki adam kadını ülkesine ihanete bile ikna eder. Kadın sevdiği için her
türlü tehlikeyi göze almaya razıdır.
Molina cezaevi yönetimiyle yeni
bir anlaşma yapar. Onlara hücrelerini değiştirmelerini Valentin’e ise şartlı
tahliye edildiğini söylerlerse, ayrılığın üzüntüsünün onu konuşturabileceğini
söyler. Onlar kabul eder. Yeni, siparişlerini yönetime verir. Kırmızı kalp
şekilli çikolata kutusu da bunlar arasındadır. Kırmızı renk burada tehlikeyi
ifade eder. Molina Valantin’e aşık olduğunu söyler. Hayatında kendisine ait
hiçbir şeyin olmadığını daha kendi hayatını yaşamaya başlamadığını, şanssız
olduğunu söyler. Hayattan hiçbir beklentisinin olduğunu söyler.
Yeni bir film anlatmaya başlar.
Bir adada yaşayan kendi vücudunun dışında örülen örümcek ağları tarafından
sarmalanmış şekilde yaşamaya çalışan yüzünde bir maske olan gerçek yüzü
saklanmış bir kadının hikayesi anlatılıyor. Molina’nın çözülmesiyle aynı
zamanda ortaya attığı bu hikaye de
kendisini anlatır. Çevresinin sarıldığını elinin kolunun bağlı olduğunu hep
aynı şeyleri yaşadığını anlatmaya çalışıyor. Adaya düşen bir kazazedeye yardım
edip hayatını kurtaran örümcek kadın ona aşık oluyor onun için ağlıyor. Onun
sahte görüntüsünü altında gerçek gözyaşlarını gören kazazede ona aşık oluyor.
Molina kendisini daha iyi anlayabilmesi için anlatmıştır bu hikayeyi zaten
aşkını itiraf edişiyle aynı paralelliktedir.
Yakınlaşmadan
hiçbir şey elde edemeyeceğini anlayan yönetim Molina’yı şartlı tahliye etmeye
karar verir. Planlarına göre; Valentin Molina’yla örgüte bilgi gönderecektir bu
sayede Molina’yı yakın takibe alarak örgüt hakkında bir şeyler
öğrenebileceklerini düşünürler.
Molina ertesi gün ayrılacağı için sevgilisinin
bir daha göremeyecek olmasının endişesi aşkını doya doya yaşayamayacak olması
yüzünden son derece üzgündür. Valentin de onun aşkına saygı duyar, cinsel
ilişkiye girerler bu sahnede yönetmen karanlık bir ortam kullanmış söndürülen
mum ışığının ardında kalan turuncu kor ışığıyla anlatmıştır bu durumu. Böylece
film amacından sapmamıştır. Sabah Molina çok mutludur, hatta hiç konuşmak
istemez Valentin’e de konuşup bu anı bozmamasını söyler, Valentin ise hala
devrim aşkının gölgesinde Molina’ya ölümcül bir görev vermekten çekinmez. Tamda
yönetimin istediği gibi olmuştur.
Ayrılık
sahnesinde Molina’ya mavi gömlek ve fular giydiren yönetmen özgürlüğün
göstergesi olarak bu renkleri tercih etmiştir. Vedalaşırken öpüşürler. Valentin
ona bir telefon numarasını ve bir mesaj vermiş ve örgüte iletmesini istemiştir.
Dışarı çıkan Molina annesi ve yakın arkadaşlarıyla vedalaşır. Sanki başına
gelecekleri biliyormuş gibi düşünceli tavırları vardır. Kararı verince tüm
ayarlamaları yapar. Garson olan ilk aşkının yanına gider vedalaşır. Tüm
parasını çeker annesine bakması için bir arkadaşına verir tanıdıklarıyla
vedalaşır sevgilisini mesajını iletmek için telefon eder. İstihbarat peşine
adam takmıştır. Onları atlatmak için kalabalık caddelere girer atlatınca
buluşma yerine gider. Tam arabaya yaklaşınca polisler çıkagelir, kaçmaya
başlar. Sonra çapraz ateşte kalır. Örgüt konuşmasını engellemek için gözünü
kırpmadan üç kez ateş ederek onu öldürür. Molina ilk kez kendi hayatını
yaşamaya karar vermiştir aşkı için bile bile ölüme gitmiştir. Polis onu
arabasına alır numarayı verirse hastaneye götürüleceğini söyler. Fakat Molina
aşkını satmaz tek kelime etmez. Molina arabada ölür. Polisler onu şehrin
varoşlarında harabe yıkık dökük bir yere atar.
Olay
polis kayıtlarına gerektiğinde ölümü göze aldığı bu işin içinde Molina’nın
tahminlerinden daha fazla olduğu her şeyin planlı olduğu onunda örgüt üyesi olduğu
şeklinde geçer.
Cezaevinde
ise Valentin’i konuşturmak için işkencenin şiddeti artmıştır ölüme
yaklaştığında Marta’yı düşündüğünü söyleyen Valentin hastane odasına çok kötü
bir şekilde getirir doktor acısının geçmesi için ona morfin verir. Rüyasında
Marta’yı gören Valentin onunla kavuştuğunu öpüştüğünü beraber bir kayıkla bir
kayıkla denize açıldıklarını görür bu kez Molinada rüyasına girmiştir. Elinden
tutarak onu cezaevinden çıkaran Marta’ya “Molina’ya ne olacak?” diye sorar
Marta “mutlu mu mutsuz mu? kimse bilemez.” Diye cevap verir. Ölüme bu kez daha
da yaklaşan Valentin sevgilisiyle çok mutlu bir şekilde küçük bir kayıkla
denize açılır huzura kavuşur.
DİZİSEL BOYUT
Film
açılıştan itibaren art arda çekim sahneleriyle dolu yani bir karakter önde ise
diğer karakter arkada sürekli gidip gelişleri bu şekilde gösteriliyor. Valentin
öndeyse Molina arkada Molina öndeyse Valentin arkada ikilinin yakınlaştığı aşık
olduğu sahnelerde ise beraber çekilmişlerdir.
Objektifte
kaydırma var. Renk kullanımı değişik. Molina devreye girdiğinde sarı yeşil mavi
gibi renk tonları, eylemci Valentin kontrolü ele aldığı zamanlarda ise siyah
beyaz yada bir çok gölge oyunları yapılmış. İlişkileri ilerledikçe bu durumda
değişiyor. Karmaşıklaşıyor.
Arada
gösterilen filmler ise sessiz sinemanın turuncuya dayalı siyah beyaz filmleri
hatırlatıyor filmleri bazen kırmızı renkler göze çarpıyor.
DİZİMSEL BOYUT
Birçok
ikili karşıtlıklar kullanılmış;
Kadınlık-erkeklik
Kaba
güç baskı- itaat
Ruh-bilinç
Baskı-boyun
eğiş-direniş
Suçlu-suçsuz
Gelişmişlik-geri
kalmışlık
Özgürlük-tutsaklık
Nefrek-sevgi
Başarılı-başarısız
Politik-apolitik
İhanet-sadakat
Marksist-faşist
Vatansever-hain
İşkence-yardım
Homoseksüel-heteroseksüel
Cehalet-bilgi
Karamsarlık-iyimserlik
Cesaret-korkaklık
Utanmak-gurur
duymak
Sağlık-hastalık
Doğru-yanlış
Gerçek-fantezi
(hayal )
Mücadele
etmek-pes etmek
Özlem-kavuşma
Şiddet-şefkat
Romantik-duygusuz
KODLAR
Molina
rolündeki homoseksüelin el kol hareketleri davranış biçimleri gibi hareket
kodları vardır. Onun tüm tavırlarından eşcinsel olduğunu anlıyoruz diğer
karakterde bir o kadar zıt davranışlar içinde onunda ataerkil bir yetişme tarzı
olduğunu sert mücadeleci toplum tarafından kendisine yüklenen bir erkek rolünü
tam yaşayan bir insan olduğunu görüyoruz.
Molina
karakteri genellikle mavi pembe ağırlıklı saten sabahlık giyiyor. Bu durum
homoseksüelliği seyirciye daha iyi aktarabilmek için yapılmış karakter ayrıca
ses ve mimikleri yüz ifadesi hali tavrı ile tam bir kadın olduğunu bize
aktarıyor. Bir replikte sesin bir kadın gibi şeklinde aşağılayıcı bir ifade
geçiyor. Molina ise kadın gibi olmanın nesi yanlış diye cevap veriyor. Bu
replikten onun içinde bulunduğu psikolojik durumu daha iyi anlıyoruz. Pembe
tuvalet kâğıdı, bez bebeği, kırmızı kalpli yastığı mavili pembeli perdesi vs.
gibi birçok ayrıntı Valentin karakterinin yaşadığı taraftaki kısımdan birçok
farklılık içeriyor.
Ayrıca
Molina’nın evinde odada pelüş fularlar posterler sarı süslü abajurlar iç
dünyasını gösterecek şekilde düzenlenmiş.
METAFORLAR
Mektup
zarfları, Molina’nın hayatının da filmleri gibi değersiz olduğunu söylenmesi,
kadın gibi ses her erkek kadın gibi davransaydı bu kadar şiddet yaşanmazdı.
Beyaz önlüklü garson tıpkı filmlerdeki gibi bir kadın gibi hissetmek, bir erkek
gibi hissetmek, duvardaki kuru kafa ve çapraz kemik resmi, bulutlardaymış gibi
hissetmek beyaz kartal heykeli, mum ışığının kalıntısı ile sevişme, kırmızı
damalı haç kolluğu, mahkumlar için elektrik kesildi zili ile yeni bir filmin
anlatılmaya başlanması ekranın kararması kayık, denize açılmak, mavi gömlek,
kırmızı fular, haç kolye.
Tüm
bunlar filmdeki anlatım gücünü arttırmak için kullanılmış aslında başka şeyi
anlatmak istenirken kullanılan kavramların göstergeleridir.
METONİMİ
Hapishanenin
tümü yerine parmaklıklar gösteriliyor. Özgürlük ve hürriyete duyulan özlemi
anlatmak için duvarlara bulut resmi güneş güvercin resimleri çizilmiş güvercin
barışı simgeliyor. Bulut ve mavi renkte özgürlüğü simgeliyor. Evde dikiş
makinasıyla çalışan anne modeli güveni emeği ve sevgiyi simgeliyor. Beyaz
gecelik giyen kadın saflığı temizliği denize kayıkla açılmak kurtuluşu
özgürlüğü sevdiği kadın ölümü, haç kolye dini inanışı, erkeğin yüzündeki
vücudun çeşitli yerlerindeki izler erkeksi durumun sembolleri, turuncu saç
efeminen kadınlık halleri.
MİTLER
Ceza evi
yönetimi o zamanki rejimin çirkin yüzünü ifade eder. Kadının toplumdaki yeri
sorgulanmaktadır. Katı, kendi içine kapalı kişilikleri biçimlenmiş ataerkil
erkek modelinin kadınların üzerindeki etkisi, kadınların ağlamaları, karşı
cinsle insani temelde dolaysız bağlantıya girmesini engellenmesi, bastırılmış
duyguları anlatırken ağlamak.
Bir erkeğin
kadın gibi duyguları hissetmesinin toplumda nasıl karşılandığı anlatılıyor.
Örümcek ağları
tarafından sarmalanmış kadın simgesi, toplumun kadın üzerindeki baskısını,
kadının yine de sevdiği erkek için yaptığı yapabileceği fedakarlıkları göz
önüne serilmiş. Maske altındaki gerçek gözyaşları insanların göründükleri gibi
olmadıklarını onları gerçekten tanımak gerektiğini önyargısız yaklaştıkça
onlardaki değişik birçok noktayı keşfedip fark edilebileceğini anlatıyor
yönetmen.
SONUÇ:
Bir
psikolojik, politik drama filmi. Askeri darbe sonrası tutuklanan bir gay ve bir
devrimci iki adamın aynı hücrede işkence ve aşağılanmayla birbirlerine destek
olarak dayanma süreçlerini anlatır. Filmde Luis Molina’nın anlattığı
hikayelerdeki karakterler dışında hemen hemen başka karakterlerin olmaması
filme son derece tiyatro havası vermiş ve durağanlaştırmış oyuncuların
performansı ve konun insancıllığı açısından oldukça etkileyici bir film.
Olayların gerçekçiliği filmi izleyenleri etkiler. Yani kurgu olan hikaye
aslında gerçek hayatta yaşanmış birçok hikayeden biridir.
Yönetmen
melodram istemiyor, sanki bir psikoloji dersi veriyor. Aşırı imgeleriyle
eşcinsellik meselesini ele alışıyla gayet başarılı. Oyuncuların performansı da
önemli bir unsur. Oyuncu Molina
karakterinin en naif duygularını hissederek, hissettirerek ele almış. Valentin
siyasal ve ideolojik ideallerle dolu, devrim aşkı ile ataerkil normlarının
dışında yeni oluşan bir çeşit aşk yaşıyordu. Devrim aşkı için gerçek aşkını
bile bile ölüme göndermekten çekinmez. Molina için ise durum böyle değildi.
Siyasal ideallerine katılmadığı, onun siyasal mücadelesini anlamsız bulduğu
halde onun için ölümü göze alacak kadar çok sevmişti. Aşkın dönüştüren ve
biçimleyen etkisi anlatılıyor.
Örümcek
kadının öpücüğü bambaşka nitelikteki iki insanın dostluk ve dayanışmasından yola
çıkarak buyurgan toplumdaki cinsel ve siyasal baskıları çok etkili ve çarpıcı tarzda eleştiriyor.
Nazi
Almanya’sında otuzlu kırklı yıllarda geçen destansı hikayede hedef yetmişler
Arjantin’indeki cunta rejimini ve otuzlu kırklı yıllar faşist rejimini
eleştirip genel olarak baskı ve siyasete dil uzatmaktadır. Bunlar Valentin’in
hikayesinde ve Molina’nın hayal gücünde kendisini gösterir.
Filmde
hayaldeki filde olan casusluk hikayesi anlatılırken eşcinsel aşktaki casusluk
hikayesi aynı anda devreye girer.
Yönetmen insan
olmayı ve erdemlerini saf duyguları bu ögelerle anlatmaya çalışıyor. Bu
ideolojilerin değer yargılarının ikinci planda kaldığı bir yakınlaşmadır.
Karşılıksız sevmenin zaferidir.
Baskıcı dönemi
fon edinen ama özünde insan olmayı sevmeyi anlatmak isteyen haksızlığa karşı
dayanışmayı öğüt veren bir film. Tüm bunlar gösterişli bir şekilde politik alt
tabana oturtulmuş.
Yönetmenin
amacı, anlatmak istediği; düşün, yaratıcı aşkın, özgürleştirici içeriğini gün
ışığına çıkarmaktır.