’AT’’FİLMİNİN GÖSTERGEBİLİMSEL İNCELENMESİ
At filmi 1982 yılında çekilmiş bir Ali Özgentürk filmi.
Baba Hüseyin,Oğlu Ferhat’ı okutmak için,köydeki evini ipotek ettirip
istabul’a gider. Hüseyin bir süre İstanbul’da kalacak çocuğunu okutacak para
biriktirecektir. Seyyar satıcıların kaldığı birhana yerleşir .Hemşehrisi
Remzi’nin yardımıyla üç tekerlikli bir araba alıp seyyar satıcılığa başladı. Ama
ogün istanbul’da tutunmanın hiçte kolay olmadığını gördü.Bu arada çocuğunu
okutmakiçin arayışlar içerisindedir. Devletin okutması için bazı yerlere
başvurur.Parkta tanıştığı birinden devletin parasız yatılı okulu olduğunu
öğrenir. Oraya gider ; ama çocuğun orada okuyabilmesi için çocuğun babasının
ölmesi gerektiğini duyunca yıkılır. Bu süreç içinde Hüseyin seyyar satıcılık yapmakta ve
zabıtalarla başı belaya girmektedir. Sonunda zabıtalar arabaya el koyup,malları
denize dökerler. Yenilgiyi gören oğul Ferhat köye dönmek istesede baba bunu
kabul etmez. Direnir ;ama önünde hiçbir açık kapı olmadığı için de bunalıma
girer. Sabah pazarda yeri olan,orada kök salmış bir seyyar arkadaşının tezgahını
alıp pazara gelince Hüseyin arkadaşı tarafından sokak ortasında bıçaklanarak
öldürülür. Handaki arkadaşı tabutuna bir taksinin üzerine baglayıp köyüne gönderirler.istanbul,bir
tutunamayan insanını daha kıyısına sürüklemiştir. Böylece ne babanın çocuğunu
okutma arzusu,ne de bir çocuğunun okuma isteği gerçekleşmiştir.
AT FİLMİ |
FİLMİN VERMEK İSTEDİĞİ MESAJ VE İDEOLOJİK OLARAK İNCELENMESİ
Ali Özgentürk’ün filminde
anlattığı insanlar doğrularıyla,yanlışlarıyla,çoşkularıyla,tümüyle bizim
insanlarımız diyebileceğimiz kişilerdir.yani insanlar
sokakta,pazarda,etrafımızda herzaman yüzlercesini görebileceğimiz,herhangi bir
yerde,herhangi bir zamandakarşılaşabilecegimiz sıradan insanları beyaz perdeye
taşımıştır.
Filmde hiçbir abartıya
kaçılmamıştır. Yani görüşler bize objektif bir biçimde sunulmuştur.bu filmin
toplumsal gerçekleri anlatan bir filmdir. Toplumsal mesajlar vermektedir.bizlere
flimkahramanları idealleştirilmiş kahramanlar değil tamamen doğal,tamamen kendi
gerçekliği içinde verilmiştir.
Anlatımcı bir üslüp vardır filmde.
Anlatım gayet doğal ve yumuşaktır.herşey kendi gerçekliği içinde kendi
olağanlığıyla verilmiştir.
Yapay bir durum söz konusu
değildir. Her insanın kendi içinde hissedebildigi bir filmdir. Yani izleyen her
insan flimde kendisinden bir şey bulabilir.
Özellikle dikkatimi çeken şey
flimİn çekildiği dönemin gerçekliklerini yönetmenin nasıl ustaca üzeri kapalı, dolaylı
bir şekilde anlattığıdır. Özellikle buna çocuğun gazete okuduğu sekmeyi
gösterebiliriz. Babanın amacı oğlunun ne kadar güzel ve hızlı bir şekilde
okuduğunu insanlara göstermektedir. Çocugun gazetede okuduğu haber ise tam bir
Türkiye gerçeğinin fotoğrafıdır.’’ - İMF heyeti Türkiye’ye yardımı görüşüyor. -
Bir adam ailesini geçindiremediği için intihar etti.’’ Bü cümlelerden
Türkiye’nin içinde bulunduğu gerçek mesajı üzeri kapalı bir şekilde
verilmiştir. Ve bu okunan gazetenin altındaki gerçek ve trajik son babanın
kandisidir.
Film ülkemizde süregelen
saçma sapan prosedürleri de göstermeye çalışmaktadır. Fakir olduğu için oğlunu
devletten okutmasını isteyen babaya “-Oğlunu devletin okutabilmesi için
babasının ; yani senin ölmüş olman gerek; ancak o zaman çocuk sınava
alınır.”denilmesi bu prosedürlere güzel bir örnektir.
FiLMİN ÇEŞİTLİ TEKNİKLERLE DEGERLENDİRİLMESİ
Filmdeki sinamatik teknik gayet iyidir. Belli başlı filmi oluşturan öğeler
; sinematoğrafi mekan, kurgu, ses, aydınlatma, oyuncular gayet doğaldır.
MEKAN DÜZENLEMESİ: Mekan düzenlemesi olarak yapay bir şekilde
oluşturulmuş bir mekandan ziyade daha doğal,gerçek yaşamın ta kandisi olan
mekanlar tercih edilmiştir.
KOSTÜM TASARIMI: Filmde
genel olarak çoğu şeyde doğallık göze çarptığı gibi kostümler de sıradan
insanların giydiği günlük kostümlerdir ve gayet doğaldır. Tüm bunlar yönetmenin
filmin gerçekçiliğine inandırışını gösterir.
AYDINLATMA: Aydınlatma, ışık olarak yine doğal gün ışığı
çoğunlukla kullanımıştır, yine doğallık ağır basmaktadır.
OYUNCULUK: Filmdeki
oyuncuların performansları filmin gerçekçiliğini tam olarak yansıtmaktadır. Oyuncuların filmdeki performansında tabi ki
rollerin başarılı bir şekilde yansıtılmasından kaynaklanır. Hareketler abartısızdır ve normal dışı
hareketler pek görülmemektedir.
SUBJEKTİFLİK: Filmde
tabi ki subjektiflik vardır. Yönetmenin ülkede gördüğü düzensizlik, olumsuzluk
örtülü bir şekilde; ama yönetmenin isteği doğrultusunda sunulmaktadır.
Genel olarak yönetmen, “AT” filminde neredeyse her
kareye ince ayrıntılar yerleştirmiştir. Simgesel anlatımın, görüntü
zenginliğinin örnekleri vardır. Fantastik, gerçek üstü yaklaşımlar filmi ve
anlatımı büsbütün derinleştirmiştir. Bir günbatımı eline batan İstanbul
manzarasına doğru uzanır,nezarethanedeki maphus çocuklar kendi düşlerinin
türkülerini söylerler,tam da herkes eğilirken ölür,o an kafesindeki kuş azad edilir.
Bir restoran’da hiç tanımadığı bir adam
Hüseyin’e ikide bir ‘’Hoşgeldin abi” der. (Metropol yalnızlığı)Sokaklarda
arabesk şarkılar hiç eksik olmaz(yozlaşma), Belediye binasının önünde Hüseyin’inüç
tekerlekli arabası zincire vurulur(Düşler zincirde) oğlunu yitirmiş kadının
sesini staddaki sesler bastırır. (Acılara duyarsız toplum). Film,bu başarıları
yanında hem senaryo, hem de teknik açıdan kimi kusurlarda taşır. Özellikle bir
sahne ilginçtir. “Hüseyin ,seyyar arabasıyla zengin bir adamın otomobiline
çarpar. Adam onu tataklar.Hüseyin ve oğlu oradan uzaklaştıktan sonra bunları
seyreden bir delikanlı zengin adama müdahale eder”Ayıp değil mi, adama bu kadar
bağırmaya hakkınız var mı ?” Adam cevap verir : ”Kahyasımısın bunların ?Bu
memlekette bağırmaya bile hürriyet yok be!” Ama bu konuşmalara Hüseyin şahid
olmaz. Çünkü seyyar arabasıyla oradan uzaklaşmıştır. Bunun düşünü gören
Hüseyin,tartaklama sahnesinin yanında şahit olmadığı görüntülerin de düşünü
sürdürür.
Ayrıca
zıtlık ve çelişkiler de vardır. Bir babanın oğlunun okuması için önce zahmete
girip yerini yurdunu terketmesi,İstanbul’da birçok sıkıntılara katlanması ve
filimin bir sahnesinde oğlunu sokak ortasında fenahalde çevredekilerin
müdehalesine rağmen dövmesi de bir çelişki oluşturmaktadır.
GÖSTERGE
|
İNSAN
|
KONU
|
DOĞA
|
ZEMİN
|
GÖSTEREN
|
HÜSEYİN
FERHAT
|
TOPLUMSAL KONU “OKUMA”
|
1982 İSTANBUL’U SÜLEYMANİYE’Sİ
|
İSTANBUL
|
GÖSTERİLEN
|
UMUTLU ÇARESİZ
|
TOPLUMSAL KONU”OKUMA”
|
İŞLENMEMİŞ DOĞA
|
UMUT VE ARAYIŞ
|
İNSAN: Umudunu
yitirmemiş, çaresiz;ama hala bir arayış içinde olan kişi.
KONU: Günümüzün de ne
büyük toplumsal problemi olan “Okuma” konusu ele alınmıştır.
DOĞA: 1982’de
İstanbul’dan genel bir görünüş vardır. Yapılandırılmamış, yani işlenmemiş,
olduğu gibi verilmiş bir doğa hakimdir.
DİZİSEL VE DİZİMSEL ÇÖZÜMLEME:İkili
katşıtlıklardan yaralanılmıştır. Diyalektikler vardır.
Güçlü- Güçsüz
Kararlı-Kararsız
Umutlu-Umutsuz
Korkusuz-Korkulu
Başarılı-Başarısız
Filmde özellikle umutlu-umutsuz diyalektiğinden ve
başarılı-başarısız diyalektiğinden yararlanılmıştır.