Film Künyesi
- Film
Adı: At
- Yapım
Yılı: 1982
- Yönetmen:
Ali Özgentürk
- Senaryo:
Işıl Özgentürk
- Oyuncular:
Genco Erkal (Hüseyin), Harun Yeşilyurt (Ferhat), Güler Ökten, Yaman Okay,
Erol Demiröz, Macit Koper.
- Müzik:
Okay Temiz
- Ödüller:
19. Antalya Film Şenliği (En İyi 2. Film, En İyi Erkek Oyuncu), Valencia
Film Festivali (En İyi 3. Film), Sao Paulo Film Festivali (Büyük Ödül).
'AT' FİLMİNİN GÖSTERGEBİLİMSEL
İNCELENMESİ
At Filmi Konusu ve Özeti
At filmi 1982 yılında çekilmiş
bir Ali Özgentürk filmi. Baba Hüseyin, Oğlu Ferhat’ı okutmak için, köydeki
evini ipotek ettirip İstabul’a gider. Hüseyin bir süre İstanbul’da kalacak
çocuğunu okutacak para biriktirecektir.
Seyyar satıcıların kaldığı bir
hana yerleşir. Hemşehrisi Remzi’nin yardımıyla üç tekerlikli bir araba alıp
seyyar satıcılığa başladı. Ama o gün İstanbul’da tutunmanın hiçte kolay
olmadığını gördü. Bu arada çocuğunu okutmak için arayışlar içerisindedir. Devletin
okutması için bazı yerlere başvurur.
Parkta tanıştığı birinden
devletin parasız yatılı okulu olduğunu öğrenir. Oraya gider; ama çocuğun orada
okuyabilmesi için çocuğun babasının ölmesi gerektiğini duyunca yıkılır. Bu
süreç içinde Hüseyin seyyar satıcılık yapmakta ve zabıtalarla başı belaya girmektedir.
Sonunda zabıtalar arabaya el koyup, malları denize dökerler.
Yenilgiyi gören oğul Ferhat köye
dönmek istese de baba bunu kabul etmez. Direnir; ama önünde hiçbir açık kapı
olmadığı için de bunalıma girer. Sabah pazarda yeri olan, orada kök salmış bir
seyyar arkadaşının tezgahını alıp pazara gelince Hüseyin arkadaşı tarafından
sokak ortasında bıçaklanarak öldürülür. Handaki arkadaşı tabutuna bir taksinin
üzerine bağlayıp köyüne gönderirler.
İstanbul, bir tutunamayan
insanını daha kıyısına sürüklemiştir. Böylece ne babanın çocuğunu okutma
arzusu, ne de bir çocuğunun okuma isteği gerçekleşmiştir. Ali Özgentürk ‘’At’’
filminde toplumsal sorunlara eğilerek şaşırtıcı ve çarpıcı bir Türkiye
panorama çizmiştir.
FİLMİN VERMEK İSTEDİĞİ MESAJ VE İDEOLOJİK OLARAK İNCELENMESİ
Filmin İsmi Neden 'At'? (Metaforik Analiz)
Filmin adının "At" olması tesadüf değildir; hikayenin kalbindeki en güçlü metafor budur. Filmde fiziksel bir at yerine, geçim derdinin arabasına koşulmuş bir baba figürü (Hüseyin) görürüz. Hüseyin, tıpkı bir yük hayvanı gibi, üç tekerlekli seyyar arabasını İstanbul yokuşlarında bedeniyle çeker.
Bu metafor, sistemin insanı nasıl ehlileştirdiğinin, onu düşünsel kimliğinden sıyırıp sadece kas gücüne ve itaate dayalı bir "yük hayvanına" dönüştürdüğünün en çarpıcı simgesidir. Babanın sırtındaki yük sadece satmaya çalıştığı mallar değil, aynı zamanda feodal yapının, yoksulluğun ve çaresizliğin ağırlığıdır.
Dönem Analizi: 12 Eylül ve Toplumsal Baskı
Film 1982 yılında, yani 12 Eylül 1980 Darbesi'nin hemen ardından çekilmiştir. Bu tarihsel bağlam, filmdeki "sessizlik" ve "korku" temasını anlamak için kritiktir. Filmde zengin adamın Hüseyin'e ve onu savunan gence "Bağırmayın!" demesi, sadece bireysel bir tepki değil, o dönemin baskıcı rejiminin topluma dayattığı "susun, itaat edin" emrinin bir yansımasıdır. Sokaklarda devriye gezen askerler veya polisler görünmese bile, sıkıyönetimin o ağır psikolojik gölgesi karakterlerin üzerindedir.
Sinemasal Bağlam: İtalyan Yeni Gerçekçiliği Etkisi
Ali Özgentürk'ün At filmi, dünya sinemasında İtalyan Yeni Gerçekçiliği akımıyla, özellikle de Vittorio De Sica’nın başyapıtı "Bisiklet Hırsızları" (Bicycle Thieves) ile büyük benzerlikler taşır.
Her iki filmde de:
Merkezde bir baba-oğul ilişkisi vardır.
Hayatta kalmak için hayati önem taşıyan bir araç (birinde bisiklet, diğerinde üç tekerlekli araba) çalınır veya el konulur.
Mekanlar stüdyo değil, gerçek sokaklardır.
Oyuncular (kısmen) amatör veya halkın içinden yüzlerdir.
Bu benzerlik, At filmini sadece yerel bir dram olmaktan çıkarıp, evrensel bir yoksulluk ve direniş öyküsüne dönüştürür.
Ali Özgentürk’ün filminde
anlattığı insanlar doğrularıyla, yanlışlarıyla, coşkularıyla, tümüyle bizim
insanlarımız diyebileceğimiz kişilerdir. Yani insanlar sokakta, pazarda,
etrafımızda her zaman yüzlercesini görebileceğimiz, herhangi bir yerde, herhangi
bir zamanda karşılaşabileceğimiz sıradan insanları beyaz perdeye taşımıştır.
Filmde hiçbir abartıya
kaçılmamıştır. Yani görüşler bize objektif bir biçimde sunulmuştur. Bu
filmin toplumsal gerçekleri anlatan bir filmdir. Toplumsal mesajlar
vermektedir. Bizlere film kahramanları idealleştirilmiş kahramanlar değil
tamamen doğal, tamamen kendi gerçekliği içinde verilmiştir.
Anlatımcı bir üslup vardır
filmde. Anlatım gayet doğal ve yumuşaktır. Her şey kendi gerçekliği içinde
kendi olağanlığıyla verilmiştir. Yapay bir durum söz konusu değildir. Her
insanın kendi içinde hissedebildiği bir filmdir. Yani izleyen her insan filmde
kendisinden bir şey bulabilir.
Özellikle dikkatimi çeken şey
filmin çekildiği dönemin gerçekliklerini yönetmenin nasıl ustaca üzeri kapalı,
dolaylı bir şekilde anlattığıdır. Özellikle buna çocuğun gazete okuduğu sekmeyi
gösterebiliriz. Babanın amacı oğlunun ne kadar güzel ve hızlı bir şekilde
okuduğunu insanlara göstermektedir.
Çocuğun gazetede okuduğu haber
ise tam bir Türkiye gerçeğinin fotoğrafıdır:
- ‘’ - İMF heyeti Türkiye’ye yardımı görüşüyor.’’
- ‘’ - Bir adam ailesini geçindiremediği için
intihar etti.’’
Bu cümlelerden Türkiye’nin içinde
bulunduğu gerçek mesajı üzeri kapalı bir şekilde verilmiştir. Ve bu okunan
gazetenin altındaki gerçek ve trajik son babanın kendisidir. Film ülkemizde
süregelen saçma sapan prosedürleri de göstermeye çalışmaktadır.
Fakir olduğu için oğlunu
devletten okutmasını isteyen babaya; “-Oğlunu devletin okutabilmesi için
babasının; yani senin ölmüş olman gerek; ancak o zaman çocuk sınava alınır.”
denilmesi bu prosedürlere güzel bir örnektir.
FİLMİN ÇEŞİTLİ TEKNİKLERLE
DEĞERLENDİRİLMESİ
Filmdeki sinematik teknik gayet
iyidir. Belli başlı filmi oluşturan öğeler; sinematografi mekan, kurgu, ses,
aydınlatma, oyuncular gayet doğaldır.
MEKAN DÜZENLEMESİ
Mekan düzenlemesi olarak yapay
bir şekilde oluşturulmuş bir mekandan ziyade daha doğal, gerçek yaşamın ta
kendisi olan mekanlar tercih edilmiştir.
KOSTÜM TASARIMI
Filmde genel olarak çoğu şeyde
doğallık göze çarptığı gibi kostümler de sıradan insanların giydiği günlük
kostümlerdir ve gayet doğaldır. Tüm bunlar yönetmenin filmin gerçekçiliğine
inandırışını gösterir.
AYDINLATMA
Aydınlatma, ışık olarak yine doğal
gün ışığı çoğunlukla kullanılmıştır, yine doğallık ağır basmaktadır.
OYUNCULUK
Filmdeki oyuncuların
performansları filmin gerçekçiliğini tam olarak yansıtmaktadır. Oyuncuların
filmdeki performansında tabi ki rollerin başarılı bir şekilde yansıtılmasından
kaynaklanır. Hareketler abartısızdır ve normal dışı hareketler pek görülmemektedir.
SUBJEKTİFLİK
Filmde tabi ki subjektiflik
vardır. Yönetmenin ülkede gördüğü düzensizlik, olumsuzluk örtülü bir şekilde;
ama yönetmenin isteği doğrultusunda sunulmaktadır. Genel olarak yönetmen, “AT”
filminde neredeyse her kareye ince ayrıntılar yerleştirmiştir. Simgesel
anlatımın, görüntü zenginliğinin örnekleri vardır.
Fantastik, gerçek üstü
yaklaşımlar filmi ve anlatımı büsbütün derinleştirmiştir. Bir günbatımı eline
batan İstanbul manzarasına doğru uzanır, nezarethanedeki mahpus çocuklar kendi
düşlerinin türkülerini söylerler, tam da herkes eğilirken ölür, o an kafesindeki
kuş azad edilir.
- Bir restoran’da hiç tanımadığı bir adam Hüseyin’e
ikide bir ‘’Hoşgeldin abi” der. (Metropol yalnızlığı)
- Sokaklarda arabesk şarkılar hiç eksik olmaz. (Yozlaşma)
- Belediye binasının önünde Hüseyin’in üç tekerlekli
arabası zincire vurulur. (Düşler zincirde)
- Oğlunu yitirmiş kadının sesini staddaki sesler
bastırır. (Acılara duyarsız toplum)
Film, bu başarıları yanında hem
senaryo, hem de teknik açıdan kimi kusurlarda taşır. Özellikle bir sahne
ilginçtir. “Hüseyin, seyyar arabasıyla zengin bir adamın otomobiline çarpar.
Adam onu tartaklar. Hüseyin ve oğlu oradan uzaklaştıktan sonra bunları seyreden
bir delikanlı zengin adama müdahale eder: ”Ayıp değil mi, adama bu kadar
bağırmaya hakkınız var mı?”
Adam cevap verir: ”Kahyasımısın
bunların? Bu memlekette bağırmaya bile hürriyet yok be!” Ama bu konuşmalara
Hüseyin şahit olmaz. Çünkü seyyar arabasıyla oradan uzaklaşmıştır. Bunun düşünü
gören Hüseyin, tartaklama sahnesinin yanında şahit olmadığı görüntülerin de
düşünü sürdürür.
Ayrıca zıtlık ve çelişkiler de
vardır. Bir babanın oğlunun okuması için önce zahmete girip yerini yurdunu
terketmesi, İstanbul’da birçok sıkıntılara katlanması ve filmin bir sahnesinde
oğlunu sokak ortasında fena halde çevredekilerin müdahalesine rağmen dövmesi de
bir çelişki oluşturmaktadır.
GÖSTERGEBİLİMSEL TABLO
|
GÖSTERGE |
İNSAN |
KONU |
DOĞA |
ZEMİN |
|
GÖSTEREN |
HÜSEYİN, FERHAT |
TOPLUMSAL KONU “OKUMA” |
1982 İSTANBUL’U SÜLEYMANİYE’Sİ |
İSTANBUL |
|
GÖSTERİLEN |
UMUTLU ÇARESİZ |
TOPLUMSAL KONU ”OKUMA” |
İŞLENMEMİŞ DOĞA |
UMUT VE ARAYIŞ |
Kavramsal Açıklamalar
- İNSAN: Umudunu yitirmemiş, çaresiz; ama hala
bir arayış içinde olan kişi.
- KONU: Günümüzün de ne büyük toplumsal
problemi olan “Okuma” konusu ele alınmıştır.
- DOĞA: 1982’de İstanbul’dan genel bir görünüş
vardır. Yapılandırılmamış, yani işlenmemiş, olduğu gibi verilmiş bir doğa
hakimdir.
DİZİSEL VE DİZİMSEL ÇÖZÜMLEME
İkili karşıtlıklardan
yaralanılmıştır. Diyalektikler vardır:
- Güçlü - Güçsüz
- Kararlı - Kararsız
- Umutlu - Umutsuz
- Korkusuz - Korkulu
- Başarılı - Başarısız
Filmde özellikle umutlu-umutsuz
diyalektiğinden ve başarılı-başarısız diyalektiğinden yararlanılmıştır.
Bunları Biliyor Muydunuz? (Trivia)
Genco Erkal'ın Hazırlığı: Usta oyuncu Genco Erkal, Hüseyin rolü inandırıcılığını artırmak için çekimlerden önce uzun süre gözlem yapmış ve fiziksel olarak bu ağır yüke hazırlanmıştır.
Ödül Başarısı: Film sadece Türkiye'de değil, yurt dışında da büyük ses getirmiştir. Brezilya'daki Sao Paulo Film Festivali'nde Büyük Ödül'ü kazanarak Türk sinemasının uluslararası başarısına katkı sağlamıştır.
Gerçek Mekanlar: Filmdeki yıkık dökük hanlar ve dar sokaklar dekor değildir; 1980'lerin başındaki İstanbul'un, özellikle Süleymaniye ve çevresinin filtresiz, gerçek görüntüleridir.
At Filmi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
(Bu bölümü yazının en altına eklemeniz, Google'ın "Kullanıcılar bunları da sordu" kutucuklarında çıkma şansınızı artırır.)
At filmi nerede çekildi?
Film, İstanbul'un tarihi yarımadasında, özellikle Süleymaniye, Eminönü ve çevresindeki eski hanlar bölgesinde çekilmiştir. 1980'lerin İstanbul silueti filmde net bir şekilde görülür.
At filminin sonunda ne oluyor?
Filmin finali trajik bir sonla biter. Baba Hüseyin, pazar yerinde bir tartışma sonucu bıçaklanarak öldürülür. Oğlu Ferhat'ı okutma hayali yarım kalır ve cenazesi köyüne gönderilir. Bu son, "tutunamayanların" yenilgisini simgeler.
Filmdeki Ferhat karakterini kim oynuyor?
Hüseyin'in oğlu Ferhat karakterine, çocuk oyuncu Harun Yeşilyurt hayat vermiştir. Performansı, filmin dramatik yapısının en güçlü ayaklarından biridir.


