Shakespeare zamandan bir dilenci olarak bahsettiğinde,
Zamanın diyorum ey efendim
Nankörlüğün o dev canavarının
Gaflet ve unutuş
sadakalarını koyduğu
Bir heybesi vardır sırtında
Yapılmasıyla yutulması,işlenmesiyle unutulması bir olmuş
Eski güzel amellerden kalmadır
İşte şu kırıntılar
(çev.Mustafa Zeki Çıraklı)
Bize zamanı ...olarak görmeyi,zamanı bir dilenci olarak
görmeyi öğretir.Daha önce birbirine uzak iki tür,burada birdenbire bir araya
gelmiştir ve benzerliğin işleyişi tamamen bir zamanlar uzak olan şeylerin bu
bir araya gelişinden ibarettir.Nitekim,Aristoteles, bu hususda,metaforlar icad
etmedeki ustalığın,benzerlikleri görecek bir göze sahip olması gerektiğini
söylerken haklıydı.
Benzerliğin metaforik ifadelerdeki işleyişinin bu
tasvirini,tümüyle retorik bir metafor anlayışını bir başka karşıtlık
izler.Klasik retorik için ,mecaz basitçe bir kelimenin bir diğerinin yerini
almasıydı.Ancak yerini alma kısır bir işlemdir,halbuki canlı bir metaforda
kelimeler arasındaki ,cümlenin tümü düzeyinde biri lafzi öteki metaforik iki
yorum arasındaki gerilim,klasik retoriğin yalnızca sonucunun farkına
varabildiği hakiki anlam yaratıma yol açar.Klasik retorik bu anlam yaratımını
izah edemez.Bununla birlikte ,metafora ilişkin gerilim teorisinde bütün cümleyi
kuşatan yeni bir anlam doğar.Bu anlamda
,metafor anlık bir yaratım,kurumlaşmış dilde hiçbir statüsü olmayan ve yalnızca
olağandışı veya beklenmedik bir yüklem atfedilmesi dolayısıyla varolabilen semantik bir icattır.Dolayısıyla
metafor,benzerlikte temellenen basit bir çağrışımdan çok bir muammanın çözümü
gibidir;onu var eden,bu semantik uyumsuzluğun çözümüdür.Biz,ilgimizi gerçekte
artık tam olarak metaforlar olmadıkları söylenen ölü metaforlarla
sınırladığımız müddetçe ,bu fenomenin özgünlüğünün farkına varamayız.Ölü
metaforla,’’sandelyenin ayağı’’veya ‘’dağın eteği’’ ifadeleri
kasdediyorum.Canlı metaforlar icadın metaforları, ve icadın metaforları cümlede
uyumsuzluğa verilen cevaplar,ve bu cevaplarsa yeni bir anlam genişlemesidir;bu
tür yaratıcı metaforların tekrar edilerek ölü metaforlar haline gelmeye
eğilimli olduğu kesinlikle doğruysa da.Böyle durumlarda, genişlemiş anlam
sözlüğümüzün unsuru haline gelir ve gündelik anlamları bu yolla çoğalan bahis
konusu kelimeler polisemisine(çokanlamlılığına) katkıda buunur.Sözlüklerde
canlı metaforlara yer yoktur.
Bu analizden iki
nihai sonuç çıkarılabilir,ilki, gerçek metaforlar tercüme edilemez. Sadece yer
değiştirme metaforları,lafzi anlamda restore edilebilen bir tercümeye
elverişlidir. Gerilim metaforları, kendi anlamlarını yarattığı için tercüme
edilebilir değildir.Bu, onların ifade edilemez olduklarını söylemek değil, tam
da bu tür bir ifadenin hudutsuz,ve yaratıcı anlamın tüketilemez olduğunu söylemektir.
İkinci
sonuç,metaforun bir söylem süsü olmadığıdır. O hissi bir değerden daha
fazlasına sahiptir, çünkü yeni enfarmasyon(malumat) sunar. Kısacası, metafor
bize gerçeklik hakkında yeni birşeyler söyler.*(YORUM TEORİSİ-(SÖYLEM VE ARTI
ANLAM) PAUL RİCOEUR-paradigma yayınevi Syf.68-69)
İsmet DANYELİ nin ‘’Altın düştü’’
fotoğrafını meteforlar açısından değerlendirilmesi; sağ el yumruğunun alyans
parmağında cumhuriyet altın yüzüğünü taşıyan yaşlı adam daha çok Türkiyenin
doğusunda kullanılan poşuyu başına sarmış şekilde kameraya bakmakta
bıyıklarından da erkekliğin gücü olan pala bıyıklar gözümüze
takılmaktadır.Ancak sanatçı bize yaşlı adamın yüzünü net şekilde göstermeyerek
dikkatimizi yüzüğe çekmektedir Bu yüzük daha çok toplumdaki saygınlığını ve
gücünü göstermek için daha çok tüccar ve toprakağası vb kişilerde görmeye
alışık olduğumuz büyüklüktedir.Ancak kahramanımız üzerindeki kıyafetler ve
saçısakalın ağarmışlığından öyle olmadığı anlaşılmaktadır.Peki o halde neden
ihtiyaç sahibi olduğu halde o yüzüğü satmamıştır? Yüzük geçmişten günümüze
eşler arasında bağlılığın,sadakatin,sorumluluğu hatırlatan bir simgedir.Leon
Amado hocam bu çembere dışındakiler girmek için içindekiler ise çıkmak için
çaba gösterirler demişti yıllar önce ...Sadakatin giderek yokolduğu
çağımızda,çocukluğumuzun çizgiroman kahramanı kızılmaskenin güçlü yumruğundan
izler giderek yokolmaktadır.Yüzüklerin efendisindeki yüzük artık nefsine hakim
olamayanların eline geçmiştir ve tekrar geldiği yere döndürülmesi için
sandıkların efendisi beklenmektedir... Fotoğrafı değerli kılan,gariban yaşlı
çobanın hem ülkesinin kurucusunun bir arada tuttuğu bu evlilik bağına ölüm bizi
ayırıncaya kadar sadakatla bağlı olduğunu, paraya ne kadar ihtiyacı olsa da
parmağınadaki altın yüzüğü satmayarak onu ele geçirmek isteyenlerede yumruğunu
sallamasıdır.